“Yasak meyve daha tatlıdır – ama olgunlaşmamışsa, boğazına takılır.” Tarih ısrarcı bir ders verir: hangi siyasi sistem olursa olsun, iki şeyin tamamen yasaklanması ve tamamen kontrolü mümkün değildir – para ve fikirler.
En sert rejimler bile başaramadı. Nazi Almanyası’nda kamplara, infazlara ve tutuklamalara rağmen Nazi karşıtı duygu hiçbir zaman tamamen yok olmadı. SSCB’de devlet hem özgür düşünceyi hem de serbest ticareti boğmaya çalıştı – muhalefet ya da “spekülasyon” için hapis ve hatta idam cezaları verildi. Yine de çatlaklar kapatılamadı. İnsanlar mutfaklarında resmi propagandayı alaya alıyor, “tüccarlar” her yerden mal buluyordu. Herkes onları tanıyordu – polis, savcılar, hâkimler, hatta Parti elitleri – çünkü ihtiyaçlar, arzı yasakladığınızda da kaybolmaz. Gayriresmî ticaret “oyunun kuralları” içinde yaşıyor, iktidar çoğu kez görmezden geliyordu.
Aynısı fikirler için de geçerliydi. Kamuya açık alanda sosyalizme iman ediliyordu; özelde ise gözler devriliyordu.
Bugünün Azerbaycan’ı bu dersi yeniden öğreniyor. Hem paraya (iş dünyasına) hem de fikirlere (medya ve ifade) baskılar arttı – ve bu moral bozucu.
Yerli medya kısırlaştıkça, konular daraldıkça, yasaklar çoğaldıkça, izleyiciler hakaret dolu dış kanallara kayıyor. İlgi tam da yerel alan daraldığı için artıyor.
Bunların bazılarının bazı yetkililerle sıkı bağları olduğunu düşünüyorum; en gürültülü sözlerin arkasındaki para büyük ihtimalle Bakü’den geliyor. Bu ya bilinçli bir strateji – bu kanalları kârlı birer kaldıraç haline getirmek için – ya da dar görüşlülük. İkinci ihtimale pek inanmıyorum.
İş dünyasında manzara daha da kötü. Aşırı düzenleme ve aşırı kontrol tutkusu girişimciliği boğuyor. Devlet kendisine imkânsız bir hedef koymuş görünüyor: parayı tamamen kontrol etmek.
Denetim kurumları çoğalıyor; kural kitapları Avrupa Birliği’nin en kısıtlayıcı şablonlarını yansıtıyor – ki birçok AB girişimcisi bunların rekabet gücünü öldürdüğünü söylüyor. Önce imalat çöktü; şimdi hizmetler bile katmanlı yükümlülükler altında sendelemekte.
Azerbaycan’ın yeniden başlatmaya ihtiyacı var: acilen klasik sağ-merkezli bir ekonomik modele yönelmek. Gerçekten liberal (sahte değil) bir çerçeve inşa etmek. Küçük ve etkin bir devlet kurmak.
Yasaklayıcı ve mikro-yönetici düzenlemeler yığını yürürlükten kaldırılmalı. Değer katmaktan çok kâğıt yükü getiren kurumlar feshedilmeli. Bunun ardında daha yumuşak bir hakikat yok. Başka bir yol da yok.
Editör notu: Bu makale, Natiq Cafarlı’nın Facebook paylaşımından uyarlanmıştır; görüşler yazara aittir.

