Son bir ayda Azerbaycan’da birbiri ardına gelen şok edici aile içi cinayetler, toplumu derinden sarstı. Emniyet birimleri, anne-baba, evlat, gelin ve kayınvalide gibi en yakın aile bireyleri arasında yaşanan vahşi cinayet vakalarıyla ilgili düzenli olarak açıklamalarda bulunuyor. Bu tür olayların sayısı kadar, işleniş şekillerindeki aşırı vahşet de kamuoyunu alarma geçiriyor.
Oysa Azerbaycan toplumu, tarihsel olarak güçlü aile bağları ve geleneksel değerleriyle bilinir. Anne-çocuk ilişkileri, ebeveyne saygı ve büyüklere hürmet gibi kavramlar uzun yıllar toplumun temel taşı olarak görülmüştü. Ancak son dönemlerde bu kutsal bağların giderek zayıfladığına dair kaygılar artıyor.
Peki ne oldu da bu değerler sarsıldı? Aileler neden parçalanıyor? Neden sevgi yerini şiddete bırakıyor?
Psikolog Fuad Asadov’a göre temel neden, bireylerin duygusal baskıyla başa çıkamaması.
“Bu artış, toplumda biriken psikolojik, sosyal ve hukuki sorunların yansıması. İnsanlar yoğun stres, depresyon ve baskı altında ama bu yükle nasıl başa çıkacaklarını bilmiyorlar. Aile yapılarında ise çoğu zaman iletişim değil itaate, sevgi değil korkuya dayalı ilişkiler baskın geliyor,” diyor.
Asadov, ekonomik sıkıntılar, duygusal okuryazarlık eksikliği, psikolojik destek hizmetlerinin yetersizliği ve hukukun aile içi şiddetle mücadelede yetersiz kalması gibi faktörlerin de durumu daha da ağırlaştırdığını vurguluyor.
“Sevgi ve saygının yerini baskı ve kontrol aldığında, bu bir felakete dönüşüyor. Bu kısır döngüyü kırmak için psikolojik desteğe erişimi yaygınlaştırmak, duygusal eğitimleri çocuk yaşta başlatmak, aile içi şiddet yasalarını güçlendirmek ve medyanın sorumlu bir dil kullanmasını sağlamak şart,” diyor uzman.