İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın Zencan’daki bir mitingde söylediği tek bir cümle — “Eğer Azerbaycan’la dost olamazsak ve bunun yerine İsrail dost olursa, suçlu biziz” — Tahran’da siyasi fırtınaya yol açtı.
Kimileri için bu, sağduyu ve diplomasinin çağrısıydı. Diğerleri için ise neredeyse milli çıkarlara ihanet sayıldı. Mecliste ve medyada yaşanan sert tepki, Azerbaycan’la ilişkilerin artık sadece dış politika meselesi olmadığını; İran’da geçmişle gelecek, çatışma stratejisiyle Pezeşkiyan’ın yeni bölgesel barış vizyonu arasında derin bir iç bölünmenin göstergesi haline geldiğini ortaya koydu.
Tahran milletvekili Hamid Resai, cumhurbaşkanını ulusal birliği zedelemekle suçladı ve etnik Azerbaycan kökenine gönderme yaptı. Kişisel saldırıların yanı sıra, eleştiriler Azerbaycan’a da yöneldi. Ancak analistler, yaşananların arkasında başka bir gerçek olduğuna dikkat çekiyor.
Siyasi analist Ferhad Memmedov, Minval Politika’ya yaptığı açıklamada, Pezeşkiyan’ın sözlerinin İran’ın dış politikasında köklü bir değişim ortamında geldiğini söyledi.
“Beşar Esad rejiminin çöküşü, Hizbullah’ın yenilgisi ve Irak’taki Şii milislerin zayıflamasıyla İran’ın 15 yıldan uzun süredir inşa ettiği ‘direniş ekseni’ denilen yapı ve ideoloji çöküyor,” dedi Memmedov.
Memmedov’a göre, Tahran bu projeye onlarca milyar dolar — askeri, mali ve diplomatik kaynaklar — harcadı. Ancak son gelişmeler, özellikle İsrail’le savaş sırasında İran topraklarına yönelik saldırılar, ülke içinde kriz yarattı.
“İran’ın hava sahası artık güvenli değil ve ülke içindeki askeri noktalara saldırılar gerçeğe dönüştü. Bu durum, siyasi elitler arasında ülkenin geleceği ve stratejik bir değişim gerekliliği konusunda tartışmaları tetikledi,” dedi.
İran İçin İki Yol
Memmedov, Tahran’da iki rakip stratejinin ortaya çıktığını anlatıyor.
Birincisi, Pezeşkiyan’ın savunduğu yapıcı yol: Komşularla ilişkileri normalleştirmek, pahalı yayılmacılığı sona erdirmek ve kaynakları İran halkının yaşamını iyileştirmeye yönlendirmek. Pezeşkiyan’ın etnik Azerbaycan kökeni muhalifleri tarafından kullanılsa da, diplomasisi tutarlı; Azerbaycan ve Pakistan’ı ziyaret etti, Ermenistan’a gitmeyi planlıyor ve Türkiye ile daha güçlü bağlar arıyor.
İkincisi ise muhafazakâr-radikal çizgi: “Direniş ekseni”ni inşa eden ve bölgesel hegemonya peşinde koşan kamp. Bu model şu anda kriz yaşıyor, İsrail, ABD ve müttefiklerinin baskısı altında başarıları çökmekte.
“Bu grup, 15 yılı aşkın süredir devasa bütçeleri bölgesel hakimiyet için kullandı. Şimdi ise hayatta kalma mücadelesi veriyorlar ve Azerbaycan meselesini Pezeşkiyan’a karşı bir silah olarak kullanıyorlar,” diyor Memmedov.
Neden Değil, Sembol
Analiste göre, cumhurbaşkanının etnik kökeni, Bakü’ye ziyaretleri ve diyalog çağrıları, sertlik yanlıları tarafından zayıflık ya da ihanet olarak lanse ediliyor; fakat gerçekte bunlar, güç ve kaynaklar üzerindeki iç mücadeleye dair.
“Azerbaycan’la yaşanan gerilimler, İran’daki bölünmenin nedeni değil; çok daha derin bir dönüşümün sembolü,” diyor Memmedov. “Bu sadece bir dış politika tartışması değil; İran’ın geleceğiyle ilgili bir kavga — güç yoluyla hâkimiyet mi, yoksa komşularla iyi ilişkiler ve iç sorunlara çözüm mü?”