Rusya ile Batı arasındaki zaten gergin olan ilişkiler son günlerde yeni bir aşamaya geçti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e karşı sertleşen söylemleri, Washington’un Moskova’ya yönelik tutumunda önemli değişikliklerin sinyali olarak değerlendiriliyor. Trump’ın Rusya için başta verdiği 50 günlük süreyi kısaltarak daha sert mesajlar vermesi, önceki yumuşak yaklaşımından uzaklaştığını gösteriyor.
Buna paralel olarak, Avrupa Birliği (AB) tarafından Rusya’ya karşı 18. yaptırım paketinin onaylanması ve ABD ile AB arasında yeni bir gümrük anlaşmasının yapılması, Batı’nın Moskova’ya yönelik siyasi ve ekonomik baskıları daha da artırmayı amaçladığını gösteriyor. Tüm bu gelişmeler, uluslararası ilişkilerde yeni bir soğuk savaş gerginliği dalgasının başlayabileceğini dışlamıyor.
Rusya’nın iç politikasından Ukrayna savaşına kadar geniş bir yelpazede Batı ile açık bir karşı karşıya gelme riski, küresel istikrar için ciddi tehditler oluşturuyor. Bu durum, NATO ile Rusya arasında yeni bir gerginlik dalgasının gelişebileceğini de dışlamıyor.
Siyasi yorumcu ve Tarih Bilimleri Doktoru Telman Nüsretoğlu, Oxu.Az’a verdiği açıklamada, Trump’ın mevcut açıklamalarını ve ABD-Rusya ilişkilerinin mevcut durumunu, hiç şüphe yok ki, ABD-İngiltere, ABD-AB ilişkileri ve bu cephenin Rusya’ya bakışını, özellikle Birleşik Krallığın Ukrayna savaşına bakışını dikkate alarak değerlendirmek gerektiğini belirtti:
“İkinci faktör ise Epstein davasının, Trump’ın hem kendisi hem de hükümeti üzerinde siyasi baskı mekanizmasına dönüşmeye başlamasıdır. Böyle bir bağlamda, Rusya ile mücadele daha önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü Trump, hem içerde başının üstünde Damokles kılıcı gibi duran mahkeme davasını, yani hükümetine yönelik baskıyı, hem de Rusya ile ilgili baskıların artmasını göz önünde bulundurarak bir politika yürütmelidir. Son birkaç haftada yaşanan olayların kronolojik sırasına bakarsak, bunu açıkça görebiliriz. Trump’ın İskoçya’ya yapacağı ziyaret, İngiltere ve AB ile yapılan anlaşmalar, yaptırımların ön plana çıkması bunu söylemeye neden oluyor.”
“ABD’nin AB ile yaptığı anlaşmada, Avrupa’nın ABD’den gaz ve petrol alacağı, ancak hiçbir şekilde Rusya’dan petrol ve gaz almayacağı belirtiliyor. Hindistan ve Çin’in de Rusya’nın bu alandaki alıcıları arasında olduğunu göz önünde bulundurursak, yaptırımların Rusya ile ticaret yapan ülkelere de uygulanması sorunlu görünüyor. Trump ile Çin Başkanı Xi Jinping arasındaki beklenen görüşmenin ardından bu ticaret savaşının bir konsensüse dönüşüp dönüşmeyeceği de önemli sorulardan biridir. Dolayısıyla çok yönlü bir süreç yaşanıyor,” diyerek uzman görüşünü vurguladı.
Uzman, Rusya’ya karşı baskıların artacağına inanıyor:
“Çünkü Rusya’ya uygulanacak yaptırımların gölgesinde, Ukrayna’ya yeni silahlar da gönderilecek. Bunun hazırlıkları zaten yapılıyor. Bu, Moskova çevresindeki durumu daha da gerginleştirecek. Muhtemelen bu durum, Rusya’nın içindeki hoşnutsuzluğu artıracak ve sonuçta jeopolitik baskının artmasına yol açabilir.”